Çocukluğumdan beri 30 yıldır yazıyorum. Binlerce makale, ikisi basılmış kitap, kalanı e-kitap bittikten sonra, yazdıklarımı daha profesyonel bir gözle inceleyip yeniden yazmaya başladım. Bu süreçte, yazmanın mühendisliğiyle ilgili çok şey öğrendim. “Kürk Mantolu Madonna” romanını, bir yazarın diğer yazarın ne yaptığını anlamak isteyen bakışlarıyla ele aldım. Tıpkı bir mimarın meslektaşının mükemmel tasarımını incelemesi gibi.
Aşağıdaki yolculuk bunu anlatıyor.
Not: Çalışmadaki emek gözetilerek, atıfta bulunarak, bu sayfaya bağlantı vererek ve isimle kullanılmasını rica ediyorum.
Sunum Videosu
Sadece Sunu
Terakki Vakfı Okulları – 5. Edebiyat Sempozyumu
22 Aralık 2018
Yazdığım bir kısım:
Maria Puder’in gözüyle, Raif Bey’in sanat galerisine girişi
Ben Maria Puder,
Ecnebi bir ülkeden gelmiş gibi tedbirli yürüyen adam, yine girişteki bekçilere göz ucuyla bakarak usul usul içeri girdi. Görevliler ona anlayışla gülümsediler.
Asıl sevgilisini gizleme telaşı içinde, partideki tüm kadınlara gülümseyerek “Nasılsınız?, Nasılsınız?” diyen acemi bir aşık gibi göründü gözüme.
Koridordaki tablolara birer birer kısa bakışlar attı.
Bu tuhaf adamın tablolara gözlerini yeterince adamadan, aslında pek de görmeden baktığını dün de izlemiştim. Ama yine de baktığı kısa anlarda onda sanata bir yakınlık seziyorum.
Bunlar belki de sadece bakanları aldatmak için. Bu hali, utançtan ziyade tutkusunu gizleme arzusundan kaynaklanıyor belki kim bilir?
Sonra ayaklarının tutukluğu açılıyor ve hızlı adımlarla asıl görmek istediği tabloya dönüyor. Ne gariptir ki bu benim tablom oto portrem: “Kürk Mantolu Madonna”
Bunlar nasıl bakışlar? Düşte gibi. O tablodaki yüzün bana ait olduğunun farkında mı? İki gündür beni görmeden geçip gidiyor. Geçen gün yanında durup birlikte izledim.
“Kim bu münasebetsiz?” der gibi, doğru dürüst yüzüme dönmeden rahatsızlık gösterdi. Tanımadı.
Gidip konuşsam eğlenir miyim?
Ne sormalıyım ilk, ne söylesem onu ürkütmem? Kaçacak gibi bakıyor çevresine.
“Bu resmi pek mi merak ettiniz? Her gün onu seyrediyorsunuz” diyorum birden.
Gözlerini, bir soluk alma süresinde yüzüme çevirip kaçırıyor. Beni görmeyi başardığını sanmıyorum.
Gerçekten çok çekingen. Hangi milletten acaba? “Evet. Güzel bir resim.. Anneme benziyor” diyor.
“Ha, demek onun için böyle gelip saatlerce bakıyorsunuz” diyorum. Biraz sohbet edince Türkiye’den geldiğini anlıyorum.
Şunun yalanını ortaya koyayım biraz yüzü kızarsın mı?
Fikir eğlenceli geliyor. “Sahiden böyle bir anneniz olsun olmasını ister miydiniz” diye soruyorum muzipçe.
“Evet. Hem de nasıl isterdim!” diyor safça.
Yalanını anladığımı belli edip “Ya!” deyip dönüp gidiyorum.
Ardımdan baktığını biliyorum. Ama ben asla ardıma bakmam. Sadece ardımdan gelenin kim olduğunu anlamak isterim.
Süleyman Sönmez
+ There are no comments
Add yours